Parkın hafifçe daha yüksek tarafındaki banka
İyi giden dengeli bir ilişkileri vardı. Çektiği tüm sıkıntılara değer diye geçirdi içinden.
Öyle ya, bir insan neden evlenirdi böyle olmasa. O anda kendi içinde konuşmaya
başladı, hiç bu açıdan düşünmemişti, NEDEN?
Hakikaten biri niye evlenir? Neden işinde iyi olmak ister? Neden
evi daha büyük olsun ister? Neden evi olunca bir de yazlığı olsun ister.? Neden
çocuk sahibi olmak ister? Neden çocuğunun istikbaline şahit olmak ister? Bir
insan neden Paris’e gidip Eyfel kulesini görmek ister ki? Oysa onu sadece
göreceğim, belki üstüne de çıkarım. Ne farkı var ki yüksek bir binadan.
Bu sorulara cevap ararken, parktaki insanlara göz gezdirmeye
başladı. O gün yorgunluğunu atmak için oradaydı. Ama herkes aynı sebeple oraya
gelmemişti. Bir kadın çocuğunu salıncakta sallıyordu. Çocuğunun yüzündeki
gülümseme kadına da geçmişti. Genç yaşlarda bir oğlan ve kız, sanki bankta hiç
boş yer yokmuş gibi birbirlerine sokularak oturuyorlardı. İleride saçları hafif
kırçıllı, orta yaşlarda bir adam köpeğini gezdiriyordu. Sahibi köpekten de daha
mutlu gibiydi. İki yan bankta hanımlar o kadar koyu muhabbet ediyorlardı ki,
parka fil gelse görmezlerdi bile. Bir
kız ise sadece koşuyordu, akşam vapuruna yetişmeliydi, sadece yolu parkın
içinden geçiyordu.
Parktaki herkes farklı hedeflerle buraya gelmişti. Kimi
kendisi, kimi çocuğu… Ama herkes ortak amaçla buradaydı. Mutlu olmak ya da
mutsuzluğu bertaraf etmek. Herkes farklı hedeflerle aynı amaca yöneliyordu. Bu
sebeple herkes giriştiği her işte daha iyi olmaya çalışıyordu. Herkes yine aynı
sebeple evleniyor, iş kuruyor, çocuk yetiştiriyor, dil kursuna gidiyor ya da
boşanıyordu. MUTLU ve BAŞARILI olmak.
İşte şimdi Eyfel kulesini görmek istemek mantıklı gelmeye başladı ya da evlenme
sürecindeki acılara katlanmak. Çünkü geri kalan tüm bu istekler bir araçtı.
Mesele aracın nereye gittiğiydi.
Bunlar olurken abisi aklına geldi. Yengesi ve abisi zor bir
süreçten geçiyordu. Boşanmak artık konuşulur oldu. Bir küs bir barışık. Dün mutlu olmak için evlendiği eşinden, yine
aynı sebeplerle ayrılmak üzereydi. Esas soru şu diye düşündü:’’ Ne oldu da
süreç buralara geldi? Hangi hatalar tekrarlandı? Neler eksik, neler fazla
yapıldı?’’ Abisi ve yengesi arasındaki bu durum yıllardan beri tekrar ediyordu.
Hatalar yapılıyor, bunlardan ders çıkarılmıyor, bir şekilde barışılıp sonra sil
baştan bir daha başlanıyordu’’. Beni mutlu edecek olan evlenmek değil, evliyken
yaptıklarım dedi. Bana keyif verecek olan araba değil, araba ile yaptıklarım.
Aynı para gibi. Para bir şeyleri alabildiği zaman bir değeri var. Aksi takdirde
kağıt parçasından başka bir şey değil. Evlenmek, iş kurmak, tatile gitmek, çocuk
sahibi olmak, arkadaş edinmek vs. bunların müstakil kıymetleri yoktu. Bunların
hepsi bir araç ve araçlar da beni Mutluluğa ve Başarıya taşıdığı ölçüde
kıymetliydi. Esas soru ise şu diye düşündü: ‘’Mutluluk ve Başarıya nasıl
ulaşılır?’’
Artık akşam çökmek üzere olup, kalabalık hafif hafif azalıyordu.
Onun yorgunluğu da artık hafiflemişti. Eve gitmek gayesiyle yerinden
doğrulurken içinden söyle söylendi ‘’Galiba kendi kendime çok konuşuyorum.’’