NEDEN YAPIYORUZ Kİ?

Kerem yavaş adımlarla parkta yürüdü. Yorulmuştu ve oturmak için boş banklara göz atmaya başladı. Yarım saat erken çıkmak için patrondan izin istemişti. Parka nasıl geldiğini bilmiyordu. Ayakları kontrolü ele almış, onu oraya getirmişti. "Biraz rahatlarım diye geldim herhalde" diye geçirdi içinden. Temiz hava iyi gelir, biraz etrafı seyrederim. Hem hava da güzel…

Parkın hafifçe daha yüksek tarafındaki banka kendini bıraktı, yorgun hissediyordu. 2 ay sonra evlenecekti. Bu süreç hem onu hem de nişanlısını zorluyordu. Zor kısmı ise ilişkisinde olanlar değil, evlenmenin kendi zorluğuydu. Eşya alınacak, perdeci gelecek ölçü alacak, damatlık ve saat bakılmaya gidilecek vs. Ama olsun dedi içinden: ‘Bunlar olacak.’’  

İyi giden dengeli bir ilişkileri vardı. Çektiği tüm sıkıntılara değer diye geçirdi içinden. Öyle ya, bir insan neden evlenirdi böyle olmasa. O anda kendi içinde konuşmaya başladı, hiç bu açıdan düşünmemişti, NEDEN?

Hakikaten biri niye evlenir? Neden işinde iyi olmak ister? Neden evi daha büyük olsun ister? Neden evi olunca bir de yazlığı olsun ister.? Neden çocuk sahibi olmak ister? Neden çocuğunun istikbaline şahit olmak ister? Bir insan neden Paris’e gidip Eyfel kulesini görmek ister ki? Oysa onu sadece göreceğim, belki üstüne de çıkarım. Ne farkı var ki yüksek bir binadan.

Bu sorulara cevap ararken, parktaki insanlara göz gezdirmeye başladı. O gün yorgunluğunu atmak için oradaydı. Ama herkes aynı sebeple oraya gelmemişti. Bir kadın çocuğunu salıncakta sallıyordu. Çocuğunun yüzündeki gülümseme kadına da geçmişti. Genç yaşlarda bir oğlan ve kız, sanki bankta hiç boş yer yokmuş gibi birbirlerine sokularak oturuyorlardı. İleride saçları hafif kırçıllı, orta yaşlarda bir adam köpeğini gezdiriyordu. Sahibi köpekten de daha mutlu gibiydi. İki yan bankta hanımlar o kadar koyu muhabbet ediyorlardı ki, parka fil gelse görmezlerdi bile.  Bir kız ise sadece koşuyordu, akşam vapuruna yetişmeliydi, sadece yolu parkın içinden geçiyordu.

Parktaki herkes farklı hedeflerle buraya gelmişti. Kimi kendisi, kimi çocuğu… Ama herkes ortak amaçla buradaydı. Mutlu olmak ya da mutsuzluğu bertaraf etmek. Herkes farklı hedeflerle aynı amaca yöneliyordu. Bu sebeple herkes giriştiği her işte daha iyi olmaya çalışıyordu. Herkes yine aynı sebeple evleniyor, iş kuruyor, çocuk yetiştiriyor, dil kursuna gidiyor ya da boşanıyordu.  MUTLU ve BAŞARILI olmak. İşte şimdi Eyfel kulesini görmek istemek mantıklı gelmeye başladı ya da evlenme sürecindeki acılara katlanmak. Çünkü geri kalan tüm bu istekler bir araçtı. Mesele aracın nereye gittiğiydi.

Bunlar olurken abisi aklına geldi. Yengesi ve abisi zor bir süreçten geçiyordu. Boşanmak artık konuşulur oldu. Bir küs bir barışık.  Dün mutlu olmak için evlendiği eşinden, yine aynı sebeplerle ayrılmak üzereydi. Esas soru şu diye düşündü:’’ Ne oldu da süreç buralara geldi? Hangi hatalar tekrarlandı? Neler eksik, neler fazla yapıldı?’’ Abisi ve yengesi arasındaki bu durum yıllardan beri tekrar ediyordu. Hatalar yapılıyor, bunlardan ders çıkarılmıyor, bir şekilde barışılıp sonra sil baştan bir daha başlanıyordu’’. Beni mutlu edecek olan evlenmek değil, evliyken yaptıklarım dedi. Bana keyif verecek olan araba değil, araba ile yaptıklarım. Aynı para gibi. Para bir şeyleri alabildiği zaman bir değeri var. Aksi takdirde kağıt parçasından başka bir şey değil. Evlenmek, iş kurmak, tatile gitmek, çocuk sahibi olmak, arkadaş edinmek vs. bunların müstakil kıymetleri yoktu. Bunların hepsi bir araç ve araçlar da beni Mutluluğa ve Başarıya taşıdığı ölçüde kıymetliydi. Esas soru ise şu diye düşündü: ‘’Mutluluk ve Başarıya nasıl ulaşılır?’’

Artık akşam çökmek üzere olup, kalabalık hafif hafif azalıyordu. Onun yorgunluğu da artık hafiflemişti. Eve gitmek gayesiyle yerinden doğrulurken içinden söyle söylendi ‘’Galiba kendi kendime çok konuşuyorum.’’

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski