Öyle bir şeydir ki insanoğlunu çok şaşırtır bereket…
İnsanoğlu çok yanlış anladı.
Kazanç ve bereket aynı şey sandı…
İnsanın para kazanmasının miktarı o işte becerilerine bağlı olabilir
O işte ustalığına ve geçmişine
Ancak bereket değil…
Bereket, yani kazanılan şeyin teması
Kazanılan şeyin miktarı değil,
Kişinin mutlu olmak için gittiği bir piknikten aldığı lezzet yani
O pikniğin parasının kazanılması pikniğin güzel geçeğini göstermez
Yaratıcı en güzel yaşam olanaklarından biri olan bereketi gizlemiş
Çok farklı yerlere koymuş
Bir yetimin başının okşanmasına
Yatalak bir ebeveyne bakmaya
Sana fayda vermeyen ya da geçmişte fayda vermiş artık veremeyen
İnsanların yardımlarına ve ihtiyaçlarına gizlemiş
Yani insanların en bakmayacakları yere
Fayda görmeyeceği neredeyse kesinleşmiş insanlara fayda vermeye
Bu sebepten ötürü
Her kim gider ona fayda vermeyeceği bir insana
Bir beklenti ve bir gösteriş olmadan bir fayda vermesi
Kişinin kendi ticaretinde veya herhangi bir şekilde
Kazandığı paranın kişiye temasını etkileyecek
İşte o berekettir ki bazen işin başına saklıdır
Yani bir işe er başlama
Hiç kimse gelmeden işe gelenin işlerinin akıp gitmesi
Uzun yola sabahtan çıkanın yolunun keyifli geçmesi
Projeye er başlayanın işlerinin kolaylaşması…
İşte o bereket ki bazen işlerin sonuna saklanmıştır
Herkes çıktıktan sonra dükkândan çıkan
Projeyi teslim ettikten sonra yine de hataları düzelten
Spor salonunda en son çıkan
Her kimse bir sonraki günü daha bereketli geçecek…
İşte insanların ne kadar para kazanırlarsa kazansın
O parayla ister ailesiyle ister bireysel mutlu olabilmesi için gerekli şeydir
Bereket…