İŞARETLERİ GÖREBİLİYOR MUYUZ?

Trafikte ilerlerken birçok işaretle karşılaşırız. Bunların kimini dikkate alırız, kimini ise çok kayda değer bulmayız. Bu işaretler aslında bizi ileride olabilecek tehlikelerden koruma amaçlı yerleştirilmişlerdir. Kısa, öz ve o hızda giderken anlayabileceğimiz şekildedirler. Sen 80 km hızla giderken bir levha görürsün, 60 yazıyordur ve hızını 60’e düşürürsün. Trafikteki işaretleri görebiliyoruz. Peki ilişkilerimizdeki işaretleri görüp okuyabiliyoruz mu? Hayatın hızlı akışı içinde birçok işaret veriliyor bize. Bu işaretlerin ne kadarını görüp önlem alıyoruz? Ne kadarını göz ardı edip ileride daha ağır bedelini ödemek zorunda kalıyoruz?

Mehmet o akşam ilk defa annesine sarılmadan odasına çıkmıştı. Okuldan eve geldiğinde neşe içinde annesine sarılırdı. Annesini yanaklarından öperdi. Sonra okulla ilgili, annesinin yaptığı yemeklerle ilgili konuşurlardı. Mehmet okulda yaşadıklarını annesine anlatmayı çok severdi. Annesi de bir taraftan yemekleri hazırlarken bir taraftan da oğlunu dinlerdi. O gün ise yolunda gitmeyen bir şey vardı. Mehmet hemen odasına gitti. Normalde hiç böyle yapmazdı. Annesi Mehmet’in odasına gitti. Kapısını kilitlemişti. Bir sorun vardı ve bunu çözmesi gerekiyordu. Şimdi görmezden gelse, akışına bıraksa ileride sorun büyüyebilir ve başa çıkılamayacak boyutlara ulaşabilirdi. Kapıyı tıklattı ve oğluna konuşmak istediğini söyledi. Mehmet yalnız kalmak istediğini söylese de onu ikna etti ve kapıyı açtırttı ona. Mehmet’in üstü başı sigara kokuyordu. Annesi kokuyu hemen aldı ve durumla ilgili oğlundan açıklama istedi. Mehmet son dersin boş olduğunu ve arkadaşlarıyla bir kafeye gittiklerini ve orada sigara içen kişiler olduğu için böyle koktuğunu söyledi. Annesi bir daha sigara içilen ortamlarda bulunmamasını istediğini belirtti. Biz neye yaklaşırsak onların bir müddet sonra hayatımızın bir parçası olabileceğini uzun uzadıya anlattı.

Yeni tanıştığı arkadaşı yalan konuşmuştu. Yıl boyunca çok çalışmıştı Aslı. Sonunda istediği puanı almış ve hep hayalini kurduğu liseyi kazanmıştı. Bugün lise hayatının ilk günüydü ve çok heyecanlıydı. Yeni okul, yeni öğretmenler ve yeni arkadaşlar… Biraz çekingen, biraz da heyecanlı bir şekilde sınıfa girdi. Herkes ona bakıyor gibi hissediyordu. Gerçi o da sınıftakilere bakıyordu ve kiminle arkadaşlık yapabilirim diye düşünüyordu. Arkada tek başına oturan sarışın kız ona sıcak gelmişti. Sarışın kıza doğru yöneldi ve yanına oturdu. “Merhaba, ben Aslı.” dedi. “Merhaba, ben de Melek.” dedi kız. Aslı içinden adı gibi kendi de melek gibi olsa bu kızla ne güzel arkadaşlık yaparım diye düşündü. Aslı ailesinden aldığı eğitimle değerlerine saygılı ve dürüst bir çocuktu. Bu yüzden arkadaşlık yapacağı kişilerde de bu değerlerin olmasını istiyordu. Biliyordu ki üzüm üzüme baka baka kararır. Sonra Melek ile baya bir sohbet ettiler. Nereden geldiğini, hangi ortaokulu bitirdiğini, sınavdan kaç puan aldığını, nelerden hoşlandığını ve daha birçok şey sormuştu ona… Birbirlerine de bayağı ısınmışlardı. O gün öğretmenlerle, arkadaşlarla tanışma ve okulu tanımayla geçmişti. Ertesi gün Aslı sınıfa girerken öğretmen masasında bir liste gördü. Sınıfındaki kişilerin sınav puanlarını gösteren bir listeydi. Gözü Melek’in puanına ilişti ama bir terslik vardı. Melek ona daha yüksek bir puan aldığını söylemişti. Acaba neden ona yalan söylemişti? Peki bu kadar rahat yalan söyleyebilen biriyle arkadaşlık yapabilir miydi? Başka konularda da yalan konuşabilir o zaman, diye düşündü. Peki bu neyin işaretiydi acaba? 30 kişilik sınıfta neden Melek’in puanı ilk gözüne çarpmıştı?  

O buzdolabını alırken satıcı hiç indirim yapmamıştı. Osman amca kimden alışveriş yapacağını bilen bir kişiydi. Hangi mal nereden alınır, nasıl pazarlık yapılır, bu konularda adeta uzmanlaşmıştı. Etrafındakilere de “Pazarlık yapmayan, dediği fiyattan hiç esnemeyen kişilerden bir şey almayın, onun hayrını göremezsiniz.” derdi. Derdi demesine ama bu şekilde almak zorunda kaldığı bir buzdolabından başı dertteydi. Herkese söylediği şeyi kendisi yapmamıştı. O buzdolabını eşi çok istediği için ve başka bir yerde de bulamadıkları için hiç pazarlık yapmayan birinden almak zorunda kalmışlardı. Satıcı Nuh diyor peygamber demiyordu. Bir lira inmem aşağıya, demişti ve gerçekten inmemişti. Şimdi o buzdolabı ile uğraşıyorlardı. Kaç kere arıza verdi. Buzluğundaki malzemeleri çöp oldu. Yine arızalanmıştı ve Osman amca söylene söylene servisi arıyordu. “Hanım ben sana demedim mi bundan hayır görmeyiz diye...”

Hayatımızda karşılaştığımız her şey bize bir şeyin işaretidir. Bu işaretleri biz görmüyoruz diye bunlar yok olmuyor veya göz ardı edilemiyor. Bu işaretleri okuyamayınca insan diyor ki nasıl böyle oldu? İşte bu hayat, olacak olayların işaretini öncesinde veriyor. Önemli olan bu işaretleri ben görebiliyor muyum?

Halbuki hayat bir öğretmen olsa ve burada “İşaret işte bu!” dese bizim için her şey ne kadar kolay olurdu. Olacak olayları daha olmadan görebilmek ve buna karşılık ne yapılması gerekiyorsa yapmak ne kadar da hayattaki konforumuzu arttırırdı.

Peki bu işaretleri nasıl okuyabilirim?

Bunun cevabı için eğitimlerimize bekliyoruz…

 

 

4 Yorumlar

  1. Geçmişte hanımın rızası olmadan araba almıştım hiç tamirden çıkaramadım

    YanıtlaSil
  2. Hüsna Şule A.29 Mayıs 2024 02:20

    İz ve işaretlerle güzel detaylı örneklerin olduğu bir yazı olmuş ☺️ Kaleminize sağlık 😊

    YanıtlaSil
  3. elinize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Herşey sebep-sonuç ilişkisi içindedir. Her sonuç, sebebinin işaretini verir. Çok akıcı bir yazı olmuş. Gerçekten hiç sıkılmadan okudum. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
Daha yeni Daha eski