HATİCE’NİN VAZGEÇİŞİ

Hatice lisenin son sınıfındaydı. Bir çare bulmalıydı baş örtüsü ve mini etekle törenlere katılma konusuna. Bu şekilde nasıl katılacaktı törenlere. Başörtüsü için üzülürken, bu kadar açılmayı hangi imana sığdıracaktı?

Herkes, her şey aleyhineydi sanki. Öğretmenler, sınıf arkadaşları ve ailesi. Babası bile kızım kurallara uy, herkes nasıl hareket ediyorsa sende kurallara uy diyordu.

Derslerdeki notları ise her zaman ki gibi çok iyi durumdaydı.
Diğer öğrenciler Hatice’nin çalışkanlığını kıskanıyor keşke bizimde derslerimiz onunki gibi iyi olabilse diye hayıflanıyorlardı.
Hatice kendisi için çok önemli bir mücadelede yapayalnız kalmıştı. Üstelik bu defa iş gayet ciddiydi. Törene girmemek için mücadele edeyim derken beden eğitimi dersinden bütünlemeye kalmak da vardı.
İlk sene tören zamanı yıl sonuna geldiği için önemli bir iş dolayısıyla izin alarak birkaç gün öncesinden evine gidebilmişti. Henüz o sıralarda beden eğitimi öğretmeni Nevin öğretmen kendisinin çok farkında değildi.
İkinci sene, beden eğitimi dersine katılmamak için aldığı raporla kurtulmuştu.
Son senesinde ise yapabileceği bir şey yok gibi gözüküyordu.
Törene katılacaklar okul bahçesine toplanıyor, eşofman ile provalar yapılıyordu. Nevin öğretmeni, hareketlerde öğrencilere Hatice’yi örnek gösteriyor, onun gibi yapmalarını söylüyordu.
Günler yaklaşıyordu, bir şeyler yapmalıydı. Birkaç kaçamak yaptıysa da fark edildi.

Üstelik provalarda özel olarak Hatice’nin adı söylenerek anons yapılıyordu. Hiç bir mazereti kabul etmeyecekleri belliydi.
Çaresizlik ve yalnızlık içinde çözüm arıyordu. Sonunda, törende mini etek giyerek çember hareketlerini yapamamak için kolunu kırmaya karar verdi.

Defalarca ranzanın birinci katından kolunun üzerine, taş zemine bıraktı kendini. Olmadı. İkinci kat ranzada amuda kalkıp yine kolunun üzerine düşmeye çalıştı. Bunu doğal olarak yaparken inandırıcı olması için arkadaşlarına da göstermeliydi.
Herhalde can tatlıydı ve ister istemez kendini koruyordu ki, koluna küçük bir incinmeden başka bir şey olmadı.
Bunu bahane ederek kolunu sabit tutacak, kan dolaşımı olmadığı için de kolu moraracaktı. Birkaç gün içinde kolunda uyuşma ve morarma baş gösterdi.
Nevin öğretmenine kolunu göstererek hareketleri yapamayacağını bildirdi. Öğretmeni inanmadı tabi. Hatice’yi alıp Ahmet müdüre götürdü. Durumu anlattı ve numara yaptığını söyledi.

Ahmet müdür yeni gelmişti. Daha önce yaşanan olaylardan haberdar değildi. Sadece Hatice’yi üstün başarılı birkaç öğrenciden biri olarak tanıyordu. Başarılı bir öğrencinin böyle bir numara yapacağını ummuyordu. Ahmet müdür; “Hatice bak kızım eğer numara yapıyorsan elimden çekeceğin var” dedi ve onları odasından gönderdi.

Nevin öğretmen yenilmişliğin verdiği hırsla oradan uzaklaştı
Hatice bunun burada kalmayacağını anlamış, kısa da olsa bu rahatlamanın ardından hangi fırtınaların eseceğini beklemeye başlamıştı. Sevinci tahmin ettiği gibi kısa sürdü. Arkadaşları Hatice’ye öğretmenler odasından çağrıldığı söylendi. Numaradan kolunu tekrar sabit hale getirerek ve bütün gücünü toplayarak öğretmenler odasına girdi.

Nevin öğretmen psikoloji öğretmeni Tülin hanımdan yardım istemişti. Bu sefer psikoloji öğretmeni Tülin öğretmeni gördü karşısında. Tüm kinini gözlerinden kusuyordu.
Bu öğretmenlerin hemcinsleri olduğuna inanamıyordu. Bir öğrencinin bir değerine bu derece saldıracak kadar kin kokan, kin saçan bu varlıklar gerçekten neyin peşindeydiler
Nevin öğretmen ve Tülin öğretmen birlikte ikinci saldırıyı başlattılar.
ona şunu söylediler; “Hatice öğrencilerin önünde okulun flamasını taşıyacaksın. Hareket yapan öğrenciler mini etek giyecekler, sen mayo giyeceksin dediler”.

Siz öğretmen misiniz? Siz hangi hayâyı, hangi hayatı öğreteceksiniz öğrencilerinize?
Bir öğrencinize, üstelik öncesinde başarısıyla gururlandığınız, yarışmalarda okulunuza derece kazandıran bir öğrencinize, en büyük kötülüğü yapmak, hangi vicdana, hangi insafa sığar.
On sene önce aynı sıralarda, bizlerle aynı konumdayken, kozlar elinize geçtiği zaman öğrencilerinize bunları yapmayı mı planlamıştınız yoksa.

“Kolumu kaldıramıyorum öğretmenim, flamayı nasıl tutayım?”

Tutarsın, tutarsın, bal gibi tutarsın.”
Bu göreve bayıla, bayıla talip olacak yüzlercesi varken niye ben

Onların emirleri, onların vicdansızlıkları Hatice’nin değerlerinden daha önemli, daha baskın olamazdı. Hatice her şeyi göze alarak hayır dedi.  Flamayı taşıyamayacağını söyledi. Sonrasında olacaklar belliydi. Artık yıl bitmiş karneler dağıtılmıştı.

Hatice okul birincisiydi ama beden eğitimi dersinden sınıfta kalmıştı. Okul birincilerine üniversitede kontenjan tanınan o günlerde bu büyük bir kayıptı. O anda okul birincisi kontenjan hakkından yararlanamadı. Türbanından vazgeçmedi. Kime güvendi. Tabi ki Rabbine. Ne için neyden vazgeçti.

Sonramı ne oldu? Af çıktı. Bütünlemede kaldığı dersten geçtiği gibi üniversite sınavında üstün başarı göstererek istediği bölümü birincilikle kazandı. Hatice ne için neyden vazgeçti. Neyden vazgeçmedi.

Bedeli ödenmeyen imanların suyun üzerindeki köpüğe benzediğini gördü hayatında.

Hatice ödediği bedelin onu Allah’ın nice lütuflarına mazhar kıldığını görünce Rabbine olan bağlılığı daha da arttı.

İnsan bu hayatta ne için neyden vazgeçeceğini iyi bilmeli. Eğer bunu bilirse o insanın üstesinden gelemeyeceği şey yoktur.

3 Yorumlar

  1. İnsanın bu hayatta vazgeçişleri olmalı

    YanıtlaSil
  2. Ne için neyden vazgeçeceğiz

    YanıtlaSil
  3. Seçimi değerli kılan neye rağmen yaptığımız dır .
    Ellerinize sağlık...

    YanıtlaSil
Daha yeni Daha eski