AYŞE ÖĞRETMENİN ÇİLEK KÖYÜ


Doğuda bir dağ köyünde ilköğretimde görev yapan Ayşe Öğretmen matematik dersinde sorar;

Bir kasada 120 tane çilek varsa, 10 kasada kaç tane çilek vardır? 

O güne kadar çilek nedir bilmeyen öğrenciler:

Ayşe öğretmenim çilek nedir? Nasıl bir şeydir?

Ayşe öğretmen öğrencilerinin bu sorusu karşısında şaşırır ve duraksar. Sonrasında toparlar ve resmini gösterir Ayşe Öğretmen.

-İşte çocuklar, çilek bu.
-Öğretmenim biz hiç çilek görmedik ve yemedik,derler.

 

Bunun üzerine Ayşe Öğretmen yaşadığı bu olay karşısında kendisine vazife çıkarır ve çilek üzerine çalışmalar yapmaya başlar. Hangi hava koşullarında yetişir, hangi topraklarda yetişir, ne kadar güneş ister su ister? Derinlemesine araştırır.

Tanıdığı Bursa’daki tarım firmalarına toprak numunesi yollayarak analiz yapmalarını rica eder. Oranın toprak yapısının çilek yetiştirmeye uygun olup olmadığını sorar.

Bir hafta kadar sonra laboratuvardan olumlu cevap gelir. Ayrıntılı şekilde her şeyi açıkladıkları bir mektup yollarlar. Hatta mektubun yanında çilek fideleri ve yetiştirme şeklini anlatan bir tarif vardır.

Ayşe Öğretmen gelen cevap mektubundaki ayrıntıları ve yetiştirme tarzını öğrencilerine tek tek, detaylı şekilde anlatır. Çocukları bahçeye çıkartır ve der ki:

Bu sene size matematikten sınav yok.
Peki, biz nasıl not alacağız öğretmenim?
Şimdi size anlatacağım

Ayşe Öğretmen öğrencilerine bahçeyi kazdırır.Ellerindeki çilek fidelerini diktirip, can sularını verdirtir. Sonrasında her bir öğrencisine dörder çilek fidesi verip:

Şimdi hepiniz evlerinize gittiğinizde anne babanıza öğreteceksiniz. Benim size öğrettiğim gibi sizler de anne ve babanıza öğreteceksiniz. 
Diyerek öğrencilerini gönderir

Çocuklar evlerine gittiklerinde ailelerine durumu anlatırlar ve ellerindeki çilek fidelerini bahçelerine dikerler.

Ayşe Öğretmen öğrencilerine:

Çocuklar, çilek mevsimi gelince ürünleri bana getireceksiniz. Getirdiğiniz çilek sayısına göre sizlere not vereceğim. Tabaktaki 10 çileğe 1 puan vereceğim. Bu sene puanlamayı bu şekilde yapacağız, der.

 

 

Çocuklar ellerinde tabaklarla, bahçeden topladıkları çilekleri getirirler. Hep birlikte sayarlar. Her 10 çilek için 1 puan olarak Ayşe Öğretmen notlarını verir. Bu arada çilek sayılarında eksik olan öğrencilerine de motivasyon kaybı olmasın diye, tam puan vererek dersi geçmelerine yardımcı olur.

AyşÖğretmen öğrencilerine sorar:

Bu kadar çilek yetiştirdiniz. Bari tadını beğendiniz mi?
Öğretmenim, sayıları azalacak diye yemedik. Tadına bakmaya cesaret edemedik.

Ayşe Öğretmen puanlamaları bitirince çocukların getirdikleri çilekleri kendilerine ikram eder.

Hadi bakalım hep birlikte yiyelim.

Çocuklar çilekleri ağızlarına burunlarına bulaştırbulaştıra yerler. Tabii ki çok hoşlarına gider

 

Aradan iki yıl geçer. Zamanında çilek girmemiş o köyün halkı, şu anda doğudaki bu yörenin en fazla çilek yetiştiren köyü olur. Şimdilerde pazarlarda kendi yetiştirdikleri çilekleri satıyorlar.

 

Düşünüyorum da öğretmen olmak nasıl bir şey?

Ayşe Öğretmen gibi genç bir öğretmen çıkıyor ve hem eğitiyor hem öğretiyor hem de insanlarıdönüştürüyor. Köyün insanlarına yeni bir kazanç kapısı açabiliyor.

 

Öğretmen olmak tahtada sadece müfredat anlatmak mıdır?

Bulunduğun yere değer vermek, 

Bulunduğun köyün ihtiyaçlarına kafa yormak,

İhtiyaç gidermek, 

Değer katmak

 

Ayşe Öğretmen, öğretmen olmanın kıymetini bildi. Mesleğinin kıymetini bildi. Mesleğine gereken saygı gösterdi. İmkanlarını zorladı ve yapabildiğinin en iyisini yaptı. Bulunduğu yere değer kattı. Mesleğine değer kattı. Kimliğine değer kattı.

Ne mutlu işini, sorumluluğunu değerli görüp, yaptıklarıyla değer katanlara…

Teşekkürler Ayşe Öğretmenim


4 Yorumlar

  1. Ne mutlu işine değer verip, yaptıklarıyla değer katanlara.
    Emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Çok etkileyici bir öykü, zor olan dönüşümü başlatmak, başlatınca insanlar gerisini getirebiliyorlar

    YanıtlaSil
  3. Teşekkürler Ayşe öğretmenim

    YanıtlaSil
  4. işine bilinç verip katma değer üretenler gerçek başarıyı yakalıyor.

    YanıtlaSil
Daha yeni Daha eski