Hızlıca geçip gidiyor zaman diye düşündü Halim. Hani öyle böyle bir hız değil. 2000 doğumlu kendisinin bile 24 yaşında olduğunu hatırlayınca iyiden iyiye pekişti düşüncesi.
Abisi Akif’in “Nasıl gidiyor hayat?” sorusunu etraflıca
düşündü ve çok cevap buldu içinden. Bulduğu cevapların hiçbiri tam olarak
tatmin etmedi Halim’i, soğutmadı içini. Hoş soğutmak değildi zaten niyeti. Her
daim biraz eksik, biraz yarım, biraz da muhtaç olmalı insan diye düşündü. Neler
yapabiliriz, diye sordu Halim abisi Akif’e. Akif, yardım kuruluşlarına destek
olabiliriz, dedi. “Hem maddi olarak yardım yapabiliriz.” Halim’in aklına yattı,
fakat yine de içi tatmin olmadı.
Babasına gitti sordu, ne yapabiliriz, diye. Babası da yardım
yaptıkları derneklere giderek yardımların ulaştırılması için paketleme,
lojistik benzeri konularda bedeni olarak destek olabiliriz diye önerdi. İyi
fikir diye düşündü Akif. Yalnız yine de soru işaretleri yanıtlanması kafasında
tam olarak.
Annesine gitti sordu, “Anne ne yapabiliriz?”. “Çokça dua edebiliriz evladım.” dedi annesi. “Elimizden hiçbir şey gelmese de sadece kalbimizle buğz edebiliriz.” dedi. Rahatladı Halim, ferahlık geldi annesiyle ortaklaşa dualarına. Ne de olsa en kutsal parçadan bir kutsal parçada dediği gibi duamız yoksa ne ehemmiyetimiz vardı? Uzun sürmedi kalbinin ferahlığı, maddi ve manevi yardım yapmak, dua etmek hepsi iyi ve yapılması gereken şeylerdi ama neden hep kalbinin bir yerlerinde içine sinmeyen bir nokta vardı? Neden tam olarak soğumamıştı içi? Sahi ne yapmalıydı?
Hiç uzağa gitmeden, tümüyle kendini düşündü. Attığı adımdan
tut da en küçük ve basit olanından en karmaşık ve kompleks işlerine kadar her
detayı düşündü. Düşündü, düşündü ve sonunda buldu. Basit olana odaklanıp disipline
etmeliydi kendini. Basit olana konsantre olmak en zoru değil miydi zaten?
Sabah uyandığında elini yüzünü daha iyi yıkamalıydı. Kıyafetlerini
daha iyi ütülemeli, işini daha iyi yapmalı, insanlarla daha iyi iletişim
kurmalıydı. İyi olan ne varsa daha fazlasını, kötü olan ne varsa da daha azını
yapmalıydı. Her ne yaparsa yapsın yönü temiz olan bir eylemi bir gün öncesine
göre daha iyi yapması gerektiğini düşündü. Böyle yaptığı sürece her şeyin daha
iyi olacağını içten içe kabul etti. Ne de olsa iyilik kat kat arttıran, zerre
kadar da haksızlığa geçit vermeyen Rabbi vardı. İçi soğumuştu.
Düzelmeliyim, dedi kendine. Bir önceye göre daha iyi
olmalıyım, dedi…
ÇOK GÜZEL BİR TAZI OLMUŞ EMEĞİNİZE SAĞLIK
YanıtlaSilkaleminize saglik
YanıtlaSilİnsan niyetinde kararlı olduktan sonra her zaman yapacak çok şey vardır. Niyetinde net değilse önüne çıkan ilk engelde neyse ben ne yapabilirim ki diyerek vazgeçer.
YanıtlaSilHer zaman bi tık iyisini hedeflemek
YanıtlaSilİçtenlikle yazıldığı belli olan bir yazı :)
YanıtlaSil