Alper çevresi tarafından çok sevilen, tanıdığı herkesle sürekli iletişimde olmak isteyen bir gençti. İnsanlarla olan iletişimde duygu ve düşüncelerini ifade etmeyi seviyordu. Fakat çevresi Alper’in kendini ifade ederken fazla konuşup kendilerine konuşma fırsatı gelmediğinden şikâyet ediyorlardı. Bu durumu Alper’e bildirdiklerinde ise Alper’in “ben kendimi bu şekilde ifade etmeyi seviyorum” cevabıyla karşılaşıyorlardı. Bir süre sonra çevresindeki insanlar Alper’in konuşmalarını dinlememeye başladılar. Alper bu durumu fark ettiğinde çevresindeki insanlar ile arasına mesafe koydu. Fakat bu sefer de en yakını olan nişanlısıyla olan sohbetlerinde fazla konuşarak onu darlıyordu. Nişanlısı da çevresindeki diğer insanlar gibi ona kendisinin fazla konuştuğunu söyleyince ona da sitem ederek onu evine bırakıp akrabalarıyla olan iftar programına katılmak için dedesinin evine gitti.
Orada bütün akrabalarıyla karşılaşınca aralarında uzun zamandır görüşmedikleriyle sohbet etti. O sırada iftar vakti oldu ve herkes sofraya geçti. Oruçlar açıldıktan sonra masanın başında oturan dedesine döndü ve sofradaki insanlarla olan iletişimini izledi. Dedesinin masadaki insanların bazılarına bir bakışıyla bazılarına tek bir kelimesiyle ya da cümlesiyle tüm istediklerini aktardığını gördü. Sonra da dedesinin bun aslında sürekli yaptığını fark etti. Geçmişte dedesiyle yaptığı sohbetleri hatırladı ve kendisinin uzun uzun cümlelerine karşın dedesinin tek bir cümleyle karşılık verdiğini ve o zamanlar dedesinin bu yaptığından dolayı duyduğu rahatsızlığı da hatırladı. O an bir şeyi fark etti. Kendisinin gereksiz seviyede fazla konuştuğunu ve çevresindeki insanların haklı olduğunu. Yemekten sonra dedesinin yanına gidip son günlerde yaşadığı durumu anlattı ve duyduğu rahatsızlıktan bahsedip onun nasıl bu kadar az cümle ile kendini ifade ettiğini sordu. Dedesi fazla konuşmanın zaman kaybı olduğunu, insanın kendini daha kaliteli ifade edebilmek için daha az konuşması gerektiğini söyledi. Alper bunu ilk başta idrak edemese de ertesi gün normalden daha az konuşma kararı aldı. İş yerine gittiğinde ona bir şey soran iş arkadaşına normalde destan yazacak şekilde tarif edecekken tek bir cümle ile cevapladı. Arkadaşı bu cevabına şaşırmıştı ve Alper’e iyi olup olmadığını sordu. Alper “iyiyim” diye cevaplayıp masasına döndü. Sonrasında arkadaşı bir sorun olduğunu düşündü ve bu durumu diğer arkadaşlarına da söyledi. Alper masasında kısa bir cümle ile de çok kaliteli bir iletişim kurabileceğini fark etmişti. Tam o sırada birlikte çalıştığı üstü de onun yanına gelerek bir sorun olup olmadığını sordu. Alper ona da bir sorun olmadığını söyledi. İşten sonra nişanlısı ile arkadaşlarının yanına gitti. Orada da normalde uzun cümlelerle ifade edeceği konuları tek bir cümle ile ifade edince orada da şaşırdı. Çevresiyle olan daha önceki iletişimlerinde fazla konuşmasının onlarla olan iletişime zarar verdiğini fark etti. Fazla konuşmasının karşısındaki insanda bıraktığı etkiyi azalttığını bu şekilde anladı. Yani miktarın arttıkça etkinin azaldığını öğrendi. Bundan sonraki iletişimlerinde daha az koşarak insanlarla olan iletişimlerini düzeltti ve ilişkilerinden daha fazla verim almaya başladı. Bu da kendi hayatındaki memnuniyeti ve kaliteyi yükseltti. Artık çevresindeki insanlarla ve yakınlarıyla eskisinden daha mutlu bir hayat sürdü.
Her zaman her şeyde miktar
arttıkça etki azalır.
Az öz konuşmayı öğrenmeli insan... Elinize sağlık
YanıtlaSil