Yaşlı amca: “Bir bu ustaya götürdüm olmadı. Bir şu ustaya götürdüm olmadı. Biri çok konuşuyor ama hiçbir iş yapmıyor. Devamlı konuşuyor. Arabayı yapmayı niyeti yok. Bir başka ustaya götürdüm soru soruyorum ağzından laf alamıyorum, çok kızdım.” diye dert yanıyordu yaşlı amca.
Ahmet sonunda dayanamayarak: “İyi güzel de insanları tanımak için ne yapmalı?” diye sordu.
Yaşlı amca: “Evladım bu yaşıma geldim insanları tanıyamadım.” dedi.
Ahmet o yaşlı amcanın yaşını düşündü. 70 ila 75 yaşlarındaydı ve amca bu yaşına kadar insanları tanıyamadığını söylüyor ve hayatındaki karmaşayı anlatıyordu. Demek ki insanları tanımanın yaşla bir ilgisi yoktu.
Peki geçen iş arkadaşı ile yaşadığı problem neydi?
İş arkadaşı havalanması için ofisin camını açmış ve arkadaşına bu soğuk havada cam mı açılır diye kızmıştı. Halbuki arkadaşının niyeti sadece ofisi havalandırmaktı.
“En yakınımdaki insanlar ile hayatımda karmaşa var; birde hayatımda hiç tanımadığım insanlar ile düşünemiyorum.” dedi.
Her gün hayatına birçok insan girip çıkıyordu; ailesi, arkadaşları, mahallenin bakkalı, kasap ve hiç görmediği,tanımadığı insanlar… Ve bu insanlar ile diyalog kurmak zorunda idi. Bazıları ile arası çok iyi, bazıları ile arası kötü idi. Ve anlaşamadığı insanlar ile ilgili, gün gelir beni anlarlar veya gün gelir ben onları anlarım, diyordu. Belli ki insanları tanımak zamanla bağlantılı değildi. 80 yaşına da gelseninsanları tanıyamıyorsun ve karmaşa devam ediyordu.
Ve Ahmet’in aklından “Ben kimim? Onlar kim?“ sorusu geçti. Bu sorunun çözümünün kolay bir yöntemi olmalıydı. İnsanların bu kadar farklı olmalarının sebebi neydi?
Bu sorunun cevabını bulduğunda hayatındaki karmaşasının da biteceğinin farkına vardı.
Teşhis etmek, yani anlamak anlamlandırmak... Tanışmak, tanıyı koymak, sadece fiziksel olarak yüz şekli boyu kilosu olarak ile sınırlı değil, huyusunu suyunu, dinginligini sakinliğini, genel anlamda paket olarak anlaşılması, tanınması...
YanıtlaSil