AKIP GİDEN ZAMANIN İZİNİ SÜRERKEN...
Zaman...
Okunuşu kolay, açıklaması zor bir kelime…
Sadece bir kelime değil aslında, tek kelimelik koca bir kavram...
İçine zerreden küreye, dev kâinatın evrenlerin sığabildiği...
Nasıl anlamalı, nasıl anlatılmalı, nasıl tarif edilmeli,
Nereden neresinden başlanmalı, nerede bitirilmeli...
Nasıl tarif etmeli, nereye koymalı...
Somut bir şey midir yoksa soyut mu...
Fiziğin mi konusu mudur, yoksa Biyolojinin ya da Kimyanın…
İçinden mi geçiyoruz, yoksa bizim dışımızda mı olan akıp giden bir şey mi?
Her varlık için bir anlamı var mı ya da varlık alemine göre bizim
bilemediğimiz başka bir anlamı mı var?
Ona anlam yükleyen sadece onun farkına varabilen biz insanlar için mi
acaba bir anlam, bir değer taşıyor...
Bizler zamanın sanki bir nehrin üstünde sürüklediği bir yaprak gibi birer
nesne miyiz?
Yoksa nehrin yatağını yönlendiren
onu bizatihi yönetebilen yönlendirebilen onu dizayn eden özne miyiz?
Sorular sorular...
Zaman, sorular sordukça başka başka kapılar açan,
İnsanı ve zihin dünyasını tarifte aciz bırakan sihirli büyülü bir kavram...
Sorana, anlatana göre de anlamı ve hayattaki karşılığı değişebiliyor.
Zaman kavramını tek bir tanıma sığdırmak mümkün olamasa da soyut zaman,
geçmişin, şimdinin ve geleceğin içindeki yaşantılara ve bu yaşantıların
bilincine dayanan üç boyutlu ve tarihsel bir hal iken,
Somut olarak, sabit olan bir ana göre ölçülebilen soyut bir kavram
olabilir mi?
Bu bir düşünce, varsa başka zihinlerin başka tariflerine de açık,.
Zaman, diğer bir adıyla vakit; ölçülmüş veya ölçülebilen bir dönem olarak
tanımlanır.
Kültür dünyamızda zamanın bildiğimiz başka isimleri de olmuştur;
Dehr, Awd, Asr, Eyyam gibi...
Her ne kadar biz zamanı saniyelere, dakikalara, saatlere, günlere, aylara
ya da yıllara bölsek de o süreklidir.
Belki de üzerine en çok konuşulan konulardan biridir zaman.
Bu sebepledir ki zaman ile ilgili sözler söylenmiş, eserler bırakılmış. İnsan
var olduğu günden beri kendisinin bu aleme gelişine ve gidişine bir anlam
yüklemeye çalışmış,
Hayatı, kendini ve zamanı sorgulayarak gerçeğini tarif etmeye uğraşmış...
Anlatmaya çalışanlar farklı şeyler demişler...
Fikirle, eylemle, çeşitli eserlerle...
Kalemi ellerine alıp, kafa patlatırcasına düşünüp bir şeyler karalamışlar...
Bazen düz yazıyla, bazen bir şiir ile...
Bazıları aklımızda hala duruyor…
Mesela hepimizin hatırladığı o ünlü dizelerden birinde olduğu gibi;
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında...
Ya da düz bir yazıda bazen birkaç cümlede tarif etmeye çalışılmış;
Zamanla nasıl değişiyor insan, hangi resmime baksam ben değilim...
Ya da;
Zaman öldürmek yerine kalkın bir şeyler yapın, çünkü zaman sizi
öldürüyor.
Veya;
Bizim hoşumuza giden eski veya yeni hiçbir yaşantı var mı ki, zaman
(ezzaman) onu çürütmüş olmasın,
Söylenen her söz ve her dize çok hoş çok etkileyici ama zamanın gerçeği ne, hala bir gizem...
İnsan doğumundan ölümüne kadar varoluşunu gerçekleştirme yolunda çeşitli sorularla
yüzleşmek zorunda.
Zamanın kıymetini anlamak, yaşamın özünü kavramakla eşdeğer bir durum.
Her an, bir hazine gibi…
Dolayısıyla her anı en iyi şekilde değerlendirmek, yaşamımızı daha
anlamlı kılar.
Zamanın önemini ve nasıl daha bilinçli bir şekilde yönetilebileceğini
keşfetmek lazım. Zamanın büyüsünü bize temas eden somut ve soyut yönlerini
deşifre etmek lazım.
Her anın toplamda bizdeki karşılığı ne idi, ne olacak onu anlamaya idrak
etmeye çalışmak lazım.
Fiziksel dünyadaki varlık ve olaylardan yola çıkılarak sınırlanmış belli
bir anın yardımıyla elde edilen zaman, nesnel zamanı oluşturur.
Bu oluşum, bir ölçme işlemini gerektirir. Ölçmede kullanılan, fiziksel
zamandır. Bulunan nesnel zaman, fiziksel dünyadaki gerçekliğe tam uygun
olmayabilir.
Fakat zaman, kavranması ve bilinmesi gerekli bir kavramdır. Zamanın
akıllıca kullanılması için önce onun nesnel olarak ölçülmesi gereklidir.
Böylece zaman bir obje olarak düşünülebilir,
Zamana ne kadar çok objektif bakmaya çalışırsak, zaman ve tarih
bilincimiz o kadar sağlıklı olacaktır.
Belirli zamanlara Kur'an-ı Kerim'de edilen yeminler, zamanın bilinmesi
gerektiğini bize gösterir;
"Asra yemin ederim ki, insan gerçekten ziyan içindedir"
(Asr –
1;2)
Zamanın önemine işaret eden bu ayet ile anlıyoruz ki, zamanın ölçümü ve planlanması
zarurîdir.
"Kuşluk vaktine ve sükuna erdiğinde geceye yemin ederim ki"
(Duha
– 1;2)
"(Karanlığı ile etrafı) bürüyüp örttüğü zaman geceye,
Açılıp ağardığı vakit gündüze yemin ederim ki"
(Leyl – 1;2)
"Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına,
Güneşi takıp ettiğinde aya,
Güneşi açığa çıkarttığında gündüze,
Güneşi örttüğünde geceye,
Gökyüzüne ve onu bina edene,
Yere ve onu yapıp döşeyene yemin ederim ki,"
(Şems – 1;6)
"Fecre,
On geceye,
Çifte ve Teke.
Her şeyi karanlığı ile örttüğü an geceye yemin ederim ki, bunlarda akıl sahipleri için elbette birer değeri vardır"
(Fecr – 1;5)
Görüldüğü üzere, Kur'an-ı Kerim'de sadece belli zaman adları ile
yetinilmemekte, aynı zamanda fiziksel dünyada ve o sırada gerçekleşen olaylara
da işaret edilmekte…
Zaman'ı anlamaya idrak etmeye dair bir giriş olsun bu yazı,
Devamı gelecek İNŞALLAH...
Ah bir kıymetini bilebilsek 1 saniye bile boş geçirir miydik…
YanıtlaSilidrakine zorlanılan bir konu gerçekten!
YanıtlaSil