Kırmızı bir bar sandalyesinde, tüm ışıklar üstünde, yüzlerce insanın ağzından çıkan ilk mısraları heyecanla beklediği o an…Işıklar sönene kadar süren sözde sevgi dolu bakışlar...
Bir şeyler eksik kalıyordu...
Her gün daha da muhtaç hissediyordu kendini henüz tanımlayamadığı bir şeye...
Her gün üstünü örtmek zorunda olduğu, artan bir acı vardı içinde büyüyen...
Bir şeyler ters gidiyor demeye varmıyordu dili...
Kabul edemiyordu, biliyordu sadece...
Çocukken hayal ettiği şeylerin, ruhunun asıl beklentisiyle olan tutarsızlık...
İlerlediğini zannettiği her adımda artan duygusal hazımsızlık...
Alkışlar arttıkça daha az tatmin uyandığı her yeni gün..
Bir yol bulmak istedi...
Sanki bir şey paçasına yapışmış gibi...
Bir yere gitmek istiyordu da bir şey engelliyormuş gibi..
Bir karar vermek gerekiyordu artık..
Neydi ruhunu huzura erdirecek olan?
Neydi ona “iyi ki..” dedirtecek..
Neydi vazgeçişine sebep olacak şey?
Bir yol bulmak istedi…
Ve buldu da...
Şey gibi...
Karanlıkta bir anda ışık yanar da gözleri acır, kapatır ve bir süre açamaz ya insan... Dur kapat şunu diye kızar..Sonra bir bakar ki her yer aydınlık... Daha iyi görür...
Öyle işte..
RAB’bimiz doğruyu idrak edip anlayanlardan eylesin.
YanıtlaSilMükemmel yazı olmuş. Sandalye ama hangi sandalye. Doğru kapıdaki sandalye mi öğrenmeye çalıştığın GERÇEĞİ yoksa Kumar masasındaki sandalye mi...
YanıtlaSilElinize sağlık...
YanıtlaSil