Zorlu bir kışın ardından üzüm bağları tekrar filizleniyordu...
Ovanın kahverengiliği yeşile dönmeye başlamıştı…
Her tarafta bir hareketlilik…
Seherle öten horozun sesi “Hadi, artık kalk vakit tamam!” diyordu.
Güneş, dağların ardından sanki tırmanıyor, ovanın üzerindeki örtüyü kaldırıyordu…
O leylek bu sene yine gelmişti…
Bir tarafta uzun gagası, uzun bacakları ve endamlı yürüyüşüyle yuvasına dal taşıyor, diğer tarafta aceleci kırlangıçlar ağızlarındaki balçıkla evlerini onarıyordu…
Sabahın ilk ışıklarıyla gökten çiğ yağan otların arasında hummalı bir çalışma yapan karıncalar….
Baş karınca görev dağılımı yapmış gibi herkes takım halinde ne yapacağını biliyor…
Sezonun ilk gelincikleri zarif, hassas bir o kadar kibar…
Hemen yanında sevginin umutlu kararsızlıklarını gideren papatyalar...
Seviyor, sevmiyor!
Ovanın tüm canlıları yeni sezona hazırlanıyor…
Yeni bir hikaye…
Yeni başlangıçlar…
Ama hep aynı insanlar…
Aynı hatalar, aynı pişmanlıklar…
Ancak hep bir UMUT.
Köyün kahvesinde… Uzaklara dalıp giden Yaşar Dayı ; “Bu sene, geçen yıl ki ilaçları kullanmamak lazım, ilk sulamayı mayısta yapmak lazım, yeni asmalara iyi bakmak lazım” diye kafasından geçiriyor, bir önceki senenin pişmanlıkları gözünün önüne geliyor.
Ama çok zordu… İlaçlama yapmadan nasıl hastalıklarla mücadele edecekti. Her seferinde Ziraat Mühendisine bu sene bunları kullanmasak diyemiyordu. Bir türlü vazgeçemiyordu… Kendini özgür hissedemiyordu.
Özgürlük neydi? Vazgeçebilme potansiyeli…
Aslında çocukluğunda üzüm yetiştirirken bu kadar ilaçlama yapmıyorlardı…
Peki ne değişti de şimdi bu hale geldi her şey…!
Ziraat Mühendisi bir gün “Yaşar Dayı, bu ilaçları kullanırsan çok fazla ürünün olur” demesiyle başladı…
O yıl çok ürün olmuştu. Ancak sonrasında hastalıkların ardı arkası kesilmedi…Ne kadar istersek o kadar fazla ilaçlama yapmak gerekiyordu…
Üzüm asmaları insana çok benzerdir…
Fidan dikilir… kök salar… yetişir... büyür, yaşlanır ve bir gün…
Her sene ayrı bir özveri…
Su, gübre, etrafındaki yabancı otları temizleme…
Asıl iş doğru budama… Hastalıklı, zayıf dalları budayıp, en verimli dallarını bırakmak…
İnsan da böyle olsaydı ya…
Her sene bir önceki yılın faydası olmayan davranışlarını, söylemlerini bırakıp yerine daha güzellerini koyabilseydi…
Yaptığı en doğru iş olurdu...
İşte o zaman daha mutlu ve başarılı olmaz mıydı?
İnsan bu hayatta neyi ,neden yaptığını bildiğinde ,tüm süreçlerin aslında yasalarla çevrili olduğunu anladığında ne yetiştirirse yetiştirsin, insan ya da bir üzüm asması…
Ne kadar bu yasalara uyumlu olursa o kadar mutlu ve başarılı olacaktır…
Güzel bir bakış açısı...
YanıtlaSilNe kadar anlamlı bir yazı...
YanıtlaSilÜzüm gibi bir hayat, uyum …yasalar…Ne güzel bir lezzet güzel bir uyum…
YanıtlaSilÜzüm gibi bir hayat
İnsan tabiata bakarak yasalara uygun yaşasa bunca sıkıntısını yanlışını görüp budasa içindeki yeni filizleri görecek aslında. O tekrar açan filizleri görenlerden olmak umuduyla…
YanıtlaSilGerçekten insanda böyle olsaydı ya..
YanıtlaSilEvet yasalara uyumlu davranmamız dünümüzden daha mutlu ve daha başarılı olabiliriz..
YanıtlaSilEvet yasalara uyumlu davranmamız dünümüzden daha mutlu ve daha başarılı olabiliriz..
YanıtlaSilNe kadar ilaçlarsak o kadar ürün alırız ama verim alırmıyız? Güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilNe kadar ilaçlarsak o kadar ürün alırız ama verim alırmıyız? Güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilEvet hep bir umut olmalı gerçekten, yoksa hayat başı boş olurdu..
YanıtlaSilFaydası olmayanın yerine faydalısını koymak
YanıtlaSilİyi olmayan özelliklerimizi budamak ve iyi olanları daha çok ön plana çıkarmak...
YanıtlaSil